Aile otomobili deyince aklına ne geliyor? Eminim ilk etapta
aklınıza sedanlar geliyor. Ama Avrupa'da hayat biraz daha faklı orada aile
otomobili deyince akıllara ilk önce gelen station vagonlar, sonuçta büyük ve
kullanışlı bir bagaja ihtiyacınız var. 1990'lı yılların ikinci yarısında
yepyeni bir sınıf bu fikri de biraz değiştirdi: minivanlar.
Aslına bakılırsa minivanların ilk çıkışı 1983-1984'lere
denk geliyor. Üstelik hem Amerika'da hem Avrupa'da aynı zamanda iki farklı van
yollara çıkmıştı. Bunlardan bir tanesi Voyager diğeri de Espas yani Renault ve
Crysler’den bahsediyoruz. Ancak bu otomobiller oldukça büyüktü, günümüze göre
çok büyük değildi ama o yıllara kıyaslandığında neredeyse minibüs
büyüklüğündeydi.
Daha sonra compact aileler için compact sınıf mini van düşüncesini
Renault ortaya koydu ve ilk nesil Scenic ile bu yolu açtı. Hemen arkasından da
diğer markalar da yep yeni modeller ile bu sınıftan yer kapmaya
başladı.Bunlardan biri de Citroen.
Citroen C4 Picasso ile gerçekten ilginç tasarımlı bir
otomobil ile bu sınıfa deyim yerinde ise rüzgar gibi girdi ve Türkiye’de de bu
sınıf içerisinde büyük ilgi gördü.
Bence aracın 2 tane önemli özelliği var. Bunlardan
ilki tasarımı. Çünkü önü ve arkası birbirine o kadar çok benziyordu ki uzaktan
profiline baktığınızda aynalar olmasa neresi ön neresi arka anlamak mümkün
değildi. İkinci özellik ise elbetteki ismi: dünyaca ünlü ressam Picasso’nun
adını taşıyordu.
C4 Picasso’nun burun tasarımı yollardaki en ilginç
tasarımlardan bir tanesi, zaten Citroen ilk günden beri ya farklı teknoloji ya
da farklı tasarımlar ile hep kendinden söz ettirmeyi başarmış bir marka. Ve bugün de öyle.
Yeni C4 Picasso bunu sağlayan en önemli tasarım elementi
elbette far yapısı. Dikkatli bakarsanız her iki köşede de 3 farklı aydınlatma
var. En üstteki far gibi görünse de aslında gündüz farı. Hemen altın da tabi ki
farlar var. En altta da sis farları. Gündüz farları gündüz hareket halinde iken
otomobile oldukça sinirli bir görünüm veriyor. Bence de çok ilginç üstelik yeni
nesil Citroen ızgarasının üst kolunun da bu farın üzerine kadar uzatılması daha
şık bir görüntü elde edilmesini sağlıyor. Aslında buna kaş ve göz de
diyebilirsiniz.
Citroen C4 Picasso’nun profilinden bahsedecek olursak
özellikle boyutlardan bahsetmemiz gerekiyor. Bu otomobilin uzunluğu 4428 mm
yani compact sınıf hatchback ve sedan arasında. Aks mesafesi ise 2785 mm. Yani
compact sınıftaki bir araç için oldukça uzun. Bu da elbette iç mekanda oldukça
geniş bir alanın olduğunun habercisi. Profil tasarımında gerçekten çok fazla
detay var. Bunlardan 3 tanesinden bahsetmek istiyorum.
1. Son derece eğimli olan ön sütun kolu ile ile otomobilin burun yapısı oldukça kısalmış ve kabin de öne doğru çekilmiş gibi
görünüyor. Halbuki burada sadece kokpit var. Yani iç mekan kullanımı anlamında
pek avantaj sağlamıyor, ama ferahlık sağladığı kesin.
2.Bu kadar eğimli bir ön sütun da kelebek camını
zorunlu kılıyor. Bu kelebek de özellikle sürücünün işini kolaylaştırıyor. Çünkü
son derece ince yapılı olan bu iki sütun ve bu kadar büyük bir cam virajlarda
çok geniş bir görüş açısı sağlıyor.
3. Neredeyse bütün cam alanını çepeçevre saran
kromajlı çerçeve: Özellikle de C sütunu çevresinde son derece geniş tutulması
çok şık görünüyor.
Çok ilginçtir Citroen tasarımcıları burunda son derece cesur
davrandıkları halde arkaya doğru geldikçe daha geleneksel bir hale bürünüyor.
Arka tasarıma baktığımızda geleneksel otomobillerden bir farkı olmadığını
görüyoruz. Yuvarlatılmış hatlar ve bu kadar büyük bir saç alan ve son derece
büyük tutulmuş stop lambaları ilk göze çarpan tasarım detayları. Çok az eğimli
arka cam ve spoiler de bir hatchback görüntüsünü tamamlıyor.
Bagaj kapağının altında çok önemli bir hacim var, sonuç ta
bir aile otomobilinden bahsediyoruz. Hem kullanışlı hem hacimli bagaj her zaman
takdir edilir. C4 Picasso da taktir edilmeli çünkü bagaj kapağının altında 537
lt’lik bir hacim var.
C4 Picasso’nun kısa burun yapısında 1,6 litrelik bir turbo
dizel yatıyor. Aslında bu motoru çok uzun yıllardan beri hem Citroen hem de
Peugeot kullanıyor. Aynı zamanda Ford, Mazda , Volvo gibi markalarda bu motorun
ortağı olduğu için birçok farklı modelde de kullanılıyor.
Motor yeni
nesil eHDi adını taşıyan versiyon. Maksimum gücü 115 beygir.
Gelelim iç mekan tasarımına aynı burun tasarımında olduğu
gibi kokpitte gerçekten ilerici bir tasarıma sahip. Kokpit tasarımında temeli
oluşturan özellik 2 tane ekran. Üstte ve ortaya yerleştirilmiş şekilde gösterge
tablosu bulunuyor. Bu göstergelerin detayına bakacak olursak çünkü gerçekten de
büyük bir ekran ile karşılaşıyorsunuz. Aynı son dönemde üst sınıf otomobillerde
olduğu gibi.
Bence işin güzel tarafı kişiselleştirilebilir bir ekran ile karşı
karşıya olmamız. 3 farklı şekle çevirebiliyorsunuz ekranı. Yani tamamen grafik
tasarımlar değiştirilebiliyor ve bu sırada renklerde değişiyor. Bunlardan bir
tanesi geleneksel tarzda oluşturulmuş gösterge tablosu. Burada bildiğimiz tipte
analog göstergelerin çizilmiş halleri var. Bunlardan birinin adı kubik
diğerininki grafik. Yani aslına bakılırsa isimleri bile bence güzel seçilmiş.
Geleneksel olanın adı ise Eliptik.
Ekranda bize verilen bilgilere bakacak olursak. Gerçekten
çok yoğun bir bilgi bombardımanı var. En üst bölümde saat, yakıt deposu,
koltuklarda kimlerin emniyet kemeri takıp takmadığı, müzik sistemi ile bilgi ve
dış sıcaklığı görebiliyorsunuz. Hemen altındaki bölümlerde ise motor devri,
hız, motor soğutma sıcaklığı vb sizin ihtiyacınız olan kritik göstergeler var.
Bununla birlikte yol bilgisayarı bilgilerini de izleyebiliyorsunuz.
Peki bu gösterge tablosunu diğerlerinden ayıran öğeler
nelerdir? Eğer burda bir takım değişiklikler yapmak istiyorsanız sadece ekran
temasını değiştirmiyorsunuz. Aynı zamanda direksiyonda sol tarafta alttaki bir
çevirmeli düğme yardımı ile farklı menülere ulaşıyorsunuz. Ekranın büyük kısmı navigasyon
olarak kullanılabiliyor.
Ya da eğer arzu ederseniz Media’ya basıyorsunuz ve o
anda kullandığınız müzik kanalı ya da sistemi ile ilgili bilgileri
görüntüleyebiliyorsunuz. Bence buradaki en enterasan mod foto modu. Eğer isterseniz
ekranın yaklaşık 2/3’üne istediğiniz bir fotoğrafı görüntüleyebiliyorsunuz. Bu
sevdiklerinizin de bir fotoğrafı olabilir ya da çok sevdiğiniz bir görselin de.
Orta konsolda çok fazla bir büyüme yok, en azından görünürde
yok. Çünkü temel olarak neredeyse bütün sistemlerin kumandaları renkli ve
dokunmatik ekrana yüklenmiş. Sadece son dönemde çok sık karşılaşmaya başladığımız
şekilde ekranın iki yanına dokunmatik bir takım düğmeler eklenmiş. Böylece ana
menülere buradan kolayca ulaşılıyor. Örneğin müzik sistemine yada klima
sistemine gibi. Bu düğmeye bastıktan sonra bütün diğer ayarları ekranın
üzerindeki dokunmatik alanlarla yapıyorsunuz.
Birazda direksiyon simidinden bahsedelim. Açıkcası Citroen
hep direksiyon simitleri ile adından söz ettirmiş bir markadır. Bunu hatırlatmakta
fayda var. Çünkü 1950-60’lı yıllarda sadece tek bir kola bağlı direksiyon
simidi ile ünlü olmuştu. Daha sonra yani 2000’li yıllarda ise direksiyon
simidinin göbeği sabit ama simit döner vaziyette karşımıza çıktı. Şimdi ise
aslında geleneksel bir direksiyon simidi var ama üzerinde o kadar çok düğme var
ki, aklınızın karışmaması çok güç. 16 farklı kumada var direksiyonun üzerinde
üstelik bunlardan 4 tanesi döndürülerek kullanılıyor. Yani aslında oldukça
karmaşık bir durum.
C4 Picasso’nun bence en ilginç donanımlarından bir tanesi
tavanda. Cam tavandan bahsetmiyorum, o zaten artık sıkça karşılaştığımız bir
özellik. Çok az sayıda bir otomobil kaydırılabilir ön tavan yapısı sunuyor. Bu
sistem sayesinde cam neredeyse baş hizasına kadar ilerliyor. Dolayısı ile son
derece aydınlık bir alanda seyahat etmek mümkün olabiliyor.
C4 Picasso Citroen ve Peugeot'nun oluşturduğu PSA grubunda yeni
EMP 2 platformunu kullan ilk otomobil ünvanını taşıyor. BU platformda neler
değiştiğinde farklı otomobiller üretebiliyorsunuz: Öncelikle platformun ön tarafı
sabit yani tüm otomobillerde ön taraf çok küçük değişiklerle (örneğin diz
açıklığı) aynen kullanılabiliyor. Arka taraf da değiştirilebiliyor. Örneğin arka
tarafa çok fonksiyonlu bir süspansiyon takılabilir. Ya da 4 tekerlekten çekiş
sistemi eklenebiliyor. Yani araç çok amaçlı olarak alt sınıftan üst sınıfa ya
da önden çekişten 4x4’e geçiş yapabiliyor.
Peki bu PSA platformu C4 Picasso’da neler hissettiriyor.
Öncelikle eski nesil ile kıyasladığımız zaman yol tutunma anlamında ve konfor
anlamında oldukça ileriye gittiğini söyleyebiliriz.
Üstelik genelde Peugeot ve
Citroen’de süspansiyonun sertliği ile ilgili çok tipik bir yaklaşım ile
karşılaşırdık hep; örneğin karoser çok fazla yatardı ancak darbeler çok sert
bir şekilde karşılanırdı ve özellikle arka süspansiyon çok gürültülü çalışırdı.
C4 Picasso’da bunlar önemli ölçüde giderilmiş. Hem karoser çok fazla yatmıyor
hem de darbeler eskisine göre daha yumuşak fakat daha iyi karşılanıyor.
Bu arada direksiyon sistemi de eskisine göre çok daha iyi
çalışıyor. Hem ağırlığı iyi ayarlanmış hem de istediğiniz tepkileri gerçekten
yeterince hızlı ve net veriyor.
Motor ve şanzumanda ise çok önemli bir yenilik yok. Motor daha
önceden bildiğimiz 1.6 eHDi motor. Bu turbo dizel uzun yıllardan beri
geliştirilerek birçok farklı markada kullanılıyor ve bu sınıfın içerisinde
başarılı motorlardan bir tanesi. Özellikle "e" takısını aldıktan sonra yakıt
tüketimi çok aşağılara geriledi.
Şanzuman ise PSA grubunun uzun zamandır
kullandığı otomatikleştirilmiş bir mauel şanzuman. 6 ileri olan bu şanzuman
biraz daha geliştirildi eskisine göre bazı yerlerdeki tereddütleri azaltıldı ve
geçişleri biraz daha hızlı hale getirildi.
Performans noktasına geldiğimizde C4 Picasso zaten kendi
sınıfında kendini kanıtlamış bir araç. Bu hacim sınıfında çok daha fazlasını
beklemek haksızlık olur. Üstelik 1500 devir civarında gelen yüksek çekiç gücü
gerçekten etkileyici ve iri karoseri çok rahat ilerletiyor. Ama bu arada EMP 2 platformu sayesinde bir
önceki versiyona göre daha hafif olduğunu söylememiz gerekiyor. Bu sayede hem performansa önemli bir katkı
sağlanıyor hem de tabi ki yakıt tüketimine.
Gelelim en kritik noktaya, yakıt tüketimine. Çok şaşırmaya
gerek yok bu motor hem makul performansı hem de düşük yakıt tüketimi ile zaten
farklı modellerde yıllardır kullanılıyor. Bu motor ve şanzuman ikilisi ile
İstanbul’da sıkışık şehir içi kullanımı dahil olmak üzere 100 km’de 6,5 litre
yakıyor ve 2 farklı güzargahta aracı kullandığımız için şehir dışında da aracın
ne kadar yaktığını ölçme imkanımız oldu. Araç şehir dışı ortalama 100 km’de 4,9
litre yakıyor. Gerçekten çok başarılı.
Fren sistemi ile ilgili olarak ise bir eleştirimiz
olacak. Durdurma ve yavaşlatma konusunda
bir itirazım yok ama Dozlama konusunda biraz daha iyi olabilirdi. Fren pedalına
ilk bastığınızda çok az bir yavaşlama hissediyorsunuz ama birkaç santim daha
pedalı ittirdiğinizde bir anda yavaşlama çok güçlü hale gelmeye başlıyor. Yani
daha iyi dağıtılmış bir dozajın tercih ederdim doğrusu.
C4 Picasso’da en çok beğendiğimiz şey geniş görüş alanı
oldu. Tasarımda bahsederken değinmiştik, çok fazla cam alanı ve özellikle
sütunların yapısı sayesinde gerçekten son derece ferah bir otomobil içerisinde
seyahat ediyorsunuz. Kendinizi neredeyse akvaryumun içeymiş gibi
hissediyorsunuz. Ve bu da her şartta trafiği izleyebilmenizi sağlıyor.
Sonuç olarak; C4 Picasso hem ilginç tasarımı hem de
kullanışlılık özellikleri ile kendi sınıfında farklı bir noktaya oturuyor. Eğer
geniş bir aile iseniz ya da hobileriniz varsa yani arka koltuklar ve bagajlar ile birlikte farklı kullanışlılık özellikleri
arıyorsanız, bununla birlikte düşük yakıt tüketimi de sizin için önemli ise C4
Picasso’yu kesinlikle öneriyorum. Ayrıca Citroen'in Grand C4 Picasso adı ile 7 koltuklu versiyonu da bulunuyor.
Bir yazımızın daha sonuna geldik görüş ve önerileriniz için
aşağıdaki yorum kısmını kullanabilrsiniz....